Images

Çivisi çıkmış dünya

                         
Tabi ki bir kitap adı, Amin Maalouf’un 2009’da Y.K.Y larından çıkmış bir kitabı. Ülkemde son günlerde yaşanan olayları seyrettiğimde aklıma sürekli gelen kitap. Yazarın diğer kitapları gibi değil, çoğu okuyucu için sıkıcı gelebilir. Kahramanları Amerika, İngiltere, Ortadoğu Ülkeleri ve Türkiye. Yakın tarihte küresel siyasi ayarların, Ortadoğu’da hangi ülke üzerinde nasıl uygulandığını bir çok örneğiyle göstermiş.


Aldatıcı zaferler, Yoldan çıkmış meşrutiyetler ve Hayali gerçeklikler diye üç bölümden oluşuyor kitap. Dünya siyasi tarihi ile ilgili bilginiz, yakın tarihle sınırlı değilse bakış açınız oldukça genişliyor, kitabın içinde ilerlerken sıkıcı paragrafları görmezden gelebiliyorsunuz. Bazen bunlar çoğumuzun bildiği şeyler deyip tekrara düşebiliyorsunuz. Kitaptan bir bölümü paylaşıyorum burada

Geçmişin geçmiş olması için , zamanın geçmesi yetmez. Bir toplumun bugünüyle dünü arasına bir çizgi çekebilmesi için, varsayımsal sınırın bu tarafına onurunu, kendine olan saygısını, kimliğini yerleştirebilmesi gerekir; yakın zamanda gerçekleştirilmiş bilimsel icatlara, inandırıcı ekonomik başarılara, başkalarının hayranlığını kazanmış kültürel ilişkilere ya da askeri zaferlere sahip olması gerekir.

Batı ulusları kendileriyle gurur duymak için çok geride kalmış yüzyıllara bakmak durumunda değiller. Kendilerinin tıbba, matematiğe ya da gökbilime olan katkılarını sabah okudukları gazetelerde bulabiliyorlar. İbn-i Sina’nın çağdaşlarını ileri sürmeye ya da durmaksızın “sıfır”ın, “zenit”in, “cebir”in ve “algoritma”nın kökenini anımsatmaya ihtiyaç duymuyorlar.
En son askeri zaferleri 2003, 2001 ve 1999 tarihli; Selahaddin Eyyubi, Hannibal ya da Asurbanipal dönemlerine kadar gitmelerine gerek yok. Batılılar, bu nedenle, sürekli geçmişlerine dönme gereksinimi duymuyorlar.
Geçmişlerini biraz olsun inceliyorlarsa, bu izledikleri yolu daha iyi görebilmek, eğilimleri ortaya çıkarmak, anlamak, düşünmek ya da genel sonuçlara varmak istemelerinden kaynaklanıyor. Ama bu ne hayati bir ihtiyaç ne de kimlikten kaynaklanan bir gereklilik. Kendilerine saygı duymaları için şimdiki zaman yetiyor.
Buna karşılık, şimdiki zamanları yalnızca başarısızlıklarla, bozgunlarla, yoksunluklarla ve aşağılanmalarla örülü olan halklar, kendilerine inanmayı sürdürebilmek için gereken kanıtları ister istemez geçmişte arıyorlar.
Bir ulus başarı kazandığında, ötekilerin bakışı değişir, bu da onun kendisini değerlendiriş ine etki eder...”
Bu kitabı okuduktan sonra düşünebilen bir beyine de sahipseniz, ülkemizde yaşananların nasıl bir senaryodan ibaret olduğunu görebileceksiniz. O zaman yıllar önce yazılmış bu senaryonun içinde hangi rolü oynayacağınıza, senaryodan sıyrılabilme yeteneğine sahip olup olmadığınıza, senaryoda kileri ne kadar etkileye bileceğinize siz karar vereceksiniz. Ne olur bilinmez bir bakarsınız senaristler tükenmişlik sendromuna girer. Oyuncuların akılları başlarına gelir isyan eder, senaryoya göre değil de doğaçlama hayatlarına devam ederler. Ben Mucizelere inananlardanım..

Nurten Yurt

0 yorum :