Images

Nişantaşı



    Yetmişli yıllarda Nişantaşı demek, birazda sen demekti benim için.  Kısa sarı saçların, dudağının kenarında sigaran, erkeksi sesin, dizinin üstündeki eteğin, telaşla mutfağında pişirdiklerinle.  Annemle sana yaptığımız ziyaretler, yaşlı annen, senin mutfağın çocukluğumun farklı tatlarıydı. 
    Siz mutfakta sohbet ederken ben salonun büyük camından sokağı seyrederdim.  Albert Amca koltukta gazetesini okur, sehpanın üzerindeki maymun trampeti çalar, Cumhur ve Hayati abinin oyuncakları ile kendime farklı dünyalar kurardım.  Okumayı öğrendikten sonra camın hemen yanındaki diğer koltuğa oturup kitapların sayfalarında kaybolduğum anda, camdan dışarıya bakar şehrin zamanla akıp gittiğini hissederdim.  Bir arka balkonun vardı, kapısını açtığında mandalina ve muz kokardı.  Çocukluğumun en renkli çukulatalı bonibonlarını sende tattım.  Konuşmanı ağzım açık dinlerdim, aksanın, sesin, cümlelerin, bir Orospu derdin sevgi dökülürdü dilinden.  Anlardım orospuları severdin sen.
  Bir aralar ülkene döndün ancak iki yıl dayanabildin. Hatırlıyorum “ Benim vatanım burası Semahat, büyütemem çocuklarımı orada, bitti bu macera” demiştin. Hep severdim ya seni daha bir sevmiştim.
     En son yirmi ikiyıl önce nikah davetiyemi vermeye geldiğimde görmüştüm seni “Evlen de gör gününü” demiştin.  İki yıl önce annem hasta artık iyice yaşlanmış hatırlamıyor dedi.  Albert Abi depresyonda demiş senin için.  Ne oldu neden girdin deprosyona ?  Çok mu kaldın mutfağında?  Kokusu en güzel mutfaklardan biriydi senin mutfağın, Paskalyalarının tadı damağımda, köftenin tadının üstüne tadamadım.  İnsanlığın başkaydı, hızlı hızlı konuşur, koşuşurdun hayatında.  Koltuğuna oturup camdan şehri ve zamanı seyremi daldın?  Kalk o koltuktan, aç kapıyı Madam Ester ben geldim.

Nurten Yurt

0 yorum :