Images

O zamanlar


O zamanların en korkunç anlarından biriydi, sadece benim için değil tüm şehir için yaşanan panik ve korku. Onbeş kasım 1979 perşembe sabahı saat beşi yirmi geçe korkunç bir patlamayla fırladık yataklarımızdan. Kanlı 1Mayıs'tan beri iki yıla yakındır sürekli diken üstünde yaşayan her gün taranan kahvehaneler, ölen gençlerimiz korku kültürü ve boom sesiyle uyanan İstanbul. Alevler içinde bir boğaz ne olduğunu bilmiyorduk, ağaran günle birlikte alevlerin simsiyah dumanı tüm gökyüzünü kaplamıştı. Ham petrol yüklü Romen gemisiyle, Yunan gemisi bula bula çarpışacak yer olarak boğazı seçmişti. Günlerce yandı denize dökülen ham petrolle birlikte. Her bir yerimizi kapladı o dumanlar hiç bir zaman eskisi gibi olamadık, net göremedik, algılayamadık. Mış gibi yaşadık işte seksen Eylülü ile son sonbaharı da yaşadık. Sokağa çıkma yasağı diye saçma bir yasak çıkarıp bir maşrapaya mahkum ettiler.

Yanan kitapların dumanı İndepentenin 95000 ton ham petrolünden ağır oturdu zihinlerimize. Kıyılan gençlerimiz kahraman oldu dillerde.. Pırtlatan balı yazan hapislerde,neler oluyordu neden? Bahçeler yavaş yavaş yok olmaya duvarlar yükselmeye başladı. Herkes bir tutanak buldu kendisine kimi mehdi diye tutturdu. Kimi tarikat herkes başkalaşmaya başladı. Farklı farklı tipler oluştu, değiş tonton diyen çizgi film karakteri gerçek oldu. Bir çağ atlattı bize ki sormayın. Yüz yüze bakmaya cesaretimiz olmadığından sırt sırtay dık her hal farklı çağlara atladık.

Çoğaldıkça ekranlar kapandı tek tek sayfalar, garip türler olduk. Tuhaf meşhurlar doldurdu ortalığı, tacı takamayanlar, mermiyi atanlar bir haller bir haller. Duymadık, görmedik, işitmedik, izledik sadece izledik. Savaşları ekranlardan izlerken, gazetelerden tabak topladık. Fay hattı vurunca yataklarımızdan hopladık. Yine akıllanamadık, aynı yerlere yenilerini yaptık. Doğa mı? O da ne? Cam ve çelikten gökdelenler imiz var ya.

O zamanlar bir ağacın dibine oturup toprağa ulaşabilirdik. İçimiz sıkıldığında komşumuzla paylaşıp rahatlardık. Şehre şöyle bir bakış bile yeterdi, akşam sahile rahatlıkla inerdik. Teneke kutular yok denecek kadar azdı. Sahiller mis gibi iyot kokardı, yosun kokuları vardı. Suadiye sahillerinde yaz geceleri Maksimden Yıldırım Gürsesin şarkısını dinlerken lacivert kadifenin üstüne saçılmış yakutlara benzerdi deniz.

0 yorum :