Images

Edebiyat Matineleri - Aslı Erdoğan

 
 Tabipler Odasının Eylül ayında başlatmış olduğu Edebiyat Matinelerinin bu ay ki konuğu Aslı Erdoğan’dı. Esra Tözüerenin ve katılımcıların sorularını yanıtladığı söyleşiye geçmeden yazarımızı ve eserlerini tanıyalım. 

  Aslı Erdoğan İstanbul Amerikan Robert Lisesi, ardından Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünü bitirdi. Yüksek lisansını CERN (Nükleer Araştırmalar için Avrupa Konseyi anlamına gelen Fransızca Conseil Européen pour la Recherche Nucléaire)'de hazırladı. Rio de Janeiro’da başladığı fizik doktorasını yarıda bırakarak yazmayı seçti, iki yıl Güney Amerika’da yaşadı. 1994'te ilk kitabı yayımlandı.

  1997'de Deutsche Welle'in düzenlediği yarışmada Tahta Kuşlar öyküsüyle birincilik ödülü aldı. Radikal gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. "Tahta kuşlar" adlı kitabı, dokuz dile çevrildi. "Mucizevi Mandarin" Fransa'da Actes Sud tarafından basıldı. "Kırmızı Pelerinli Kent" romanı Norveç Gyldendal Yayınları'nın Marg -omurilik- Serisi'ne seçildi. Kitabın Fransızca baskısı yine Actes Sud tarafından yapıldı. Romanın Bulgarca, Almanca, İngilizce ve Yunanca baskıları hazırlanıyor. Uluslararsı basında pek çok övgüyle adını duyuran yazar Lire Dergisince "geleceğin 50 yazarı" arasında gösterildi. "Hayatın Sessizliğinde" adlı şiirsel- düzyazı metni 2005 yılında yayınladı. Kitap, Dünya Yayınlarınca düzenlenen yılın kitabı ödülünü kazandı. "Hayatın Sessizliğinde" metninin bir bölümü Piccolo tiyatrosunda sahnelendi. Ayrıca kitaptan bölümler, dans tiyatrosuna dönüştü. Gazete yazıları ve çeşitli dergilerde çıkan öykülerinin toplandığı iki seçki; "Bir Kez Daha" ve "Bir Delinin Güncesi" adı altında 2006 yılında yayınlandı. Meet bursunu kazanarak, St.Nazere davet edildi. Yurtiçi ve yurt dışı pek çok sergide metinleri yer aldı.

  Söyleşi yazarın Hayatın Sessizliğinde adlı kitabından bazı bölümleri okuyarak, açıklamasıyla başladı. Kentin bütün kadınları, Madem’in son sözcükleri Madem cehenneme yetiyordu.. Neydi peki beni yenen? Diye bitirdiğinde yenilmişim meğer sözcükleri çok derindi. Eksik kalanı çok sevdiğinden, annesinin hiç sevmediğinden bahsetti. Yazılarının kendisinde uyandırdığı duyguları, yazı biçimlerini anlatarak devam etti. Taş Bina ve Diğerlerini yazarken kahramanlarının dilini açıklaması ve kitabı yazarken yaşadıklarını anlattı. Sorgu sırasında, camdan atlayacakları yazdığı sahnedeki kahramanları ben- sen dilinin nasıl karıştığını, karışırken değiştiğini ve okuru farklı bir yere sürüklediğini. Melek karakterinin oluşumunu, hem hücrede ve çatıda oluşunu, taş binadan çıkamayacak olanın o olması sürecini. Camdan atlayacak kişi için dışarıda atla diyen kalabalığı bizzat kendisinin canlı yaşadığından bahsetti. Yazarak yaşayan, yaşadıklarıyla yüzleşen ve yüzleştikçe özgürleşen bir kadın. Bu coğrafya da yazmanın ve apaçık gerçeği yazmanın ağırlığını yine yazarak yok etmek, yazarın eserlerini meydana getirmiş.  Fizikçi kimliğinde büyülendiği yerde gizli sanki higs parçacığı. Yazgısını yazıyla parçacıklara ayırarak yaşayanlardan.

”Sözcükler bir cinayet aracıdır. Hayat kurtarıp hayat söndürebildiğini bilmelisin. Bilmiyorsan yazar olmamalısın. Benim de dilim sivridir ama hiç cinayet işlemeyi seçmedim.”

Images

Dünya Öykü Günü


Bu seneki Dünya Öykü Gününü, Heybeliada Halk Kütüphanesi girişiminin desteği ve yazar Ayşe Sarısayının emeğiyle sıcacık bir atmosferi olan Heybeliada Ruhban Okulunda kutladık. Okulun heybetli yapısından içeri girdiğimizde Semih Poroy’un çizdiği karikatür resimleri ile Türk Edebiyatının öykücüleri karşıladı. Solo keman müziği eşliğinde, okulun giriş katındaki eski sınıfları gezdik.

Etkinlik Ayşe Sarısayın ve Serenad Demirhanın Heybeliada Halk Kütüphanesinin ada halkının katkılarıyla bu günkü haline getirilmesi çalışmalarının sunumuyla başladı. Ayşe Sarısayın yazar Kriton Dinçmen’in Tanrı ve Adam anlatısından adada bir kış gününü okuyarak, adadaki yalnızlığın bu kış günü beklenmedik kalabalık ile çoğalması sevincini paylaştı. Katılım beklenenden fazlaydı, edebiyatseverler için salondaki sandalyelerde yer kalmamış, halıların üzerine oturarak dinliyorlardı.

Bu seneki öykü bildirisi Murathan Mungan’dandı. Yazarın an adlı öyküsü okundu. en kısa hikâye parçasına an denir. Bazı anlar bütün yaşamımızı belirler. Bütün yaşamımız dediğimizde o birkaç ana bakar aslında. Bu yüzden de yıllar sonra en çok hatırladığımız anlardır. Gerisi bulanıktır. Geçmişi an lar berraklaştırır. Niye hikâye yazıyorum sanıyorsunuz?
Images

Tuhaf Bir Zamandan


   Zamanın bir anında mavi bir gezegende, tuhaf bir ülke varmış. Bu tuhaf ülkede zaman bir yere takılmış kalmış. Ülkenin bu tuhaflığı tüm gezegeni sarmış. Tüm bunların sebebine gelince, zamanın önceki bir anında, ülkenin sarayındaki saatleri ayarlayan bir ustanın yaptığı ufacık bir hataymış. Bu saatçi işleri bitince ülkesine dönmüş, bir zaman sonra, oğlu olmuş adını Jean Jacques Rousseau koymuş. Oğlu zamanla büyümüş ve ünlü bir düşünür olmuş. Öyle ki sonra ki zamanda dünyadaki en büyük devrimi yapan ülkenin yasaları onun düşüncelerinden yola çıkarak hazırlanmış. Bu yasalar sonraki bir zamanda, babasının saatleri ayarlarken yanlışlık yaptığı ülkenin de yasaları olmuş. Değişen zaman, değişen insan, değişen yasalar ya değişmeyen zaman gezegenin her bir yerinde farklı bir akar olmuş.

Tuhaflıklar zamanına gelindiğinde bu tuhaf ülkenin Şirince adındaki köyüne bir akın olmuş. Zaten zamanın her anında tuhaf olan bu köy bu zamandan sonra iyice göze batmaya başlamış. Zira zamanında hiç önemsenmeyen Köyceğiz, insanlığın akınına uğrayınca pek bir önemsenmiş. Ülkenin padişahı ve diğer yasa koyucular zamanın gereği, göze batan ne varsa, palazlanan hangi kazsa onun tüylerini yolar olmuş zira.