Images

Kuzguncukta bir Kitapevinden

 Güneşin ışınlarıyla başından aşağı yandığın yetmezmiş gibi asvalttan yükselen ısı da bunaltıyordu. Yokuş aşağı inerken merdivenlerin yanıbaşındaki kütüğün üstündeki oniki sayısı kırmızı kırmızı sırıtıyordu. Kurumuş köklerin" şu an o asvaltın altinda olup yaşasaydım, yeşil yapraklarım güneşin ışınlarına gölge olacaktı." fısıltısıyla merdivenleri hızla indim. İncir ağacının sıcaktan zımparalanmış yapraklarının kokusunda ferahladım. Sokağın başında iyotlu esintiyi iyice içime çektim. Yolun iki yanına sıralanmış asırlık çınarlara şükrettim. Şehrin her şeye rağmen inatla ve hatta savaşarak ayakta kalmaya çalışan semti Kuzguncuk.
 Bostan duruyor şükürler olsun, o yeşillik gözlere gönüllere şenlik. Küçük,renkli semtin ilginç eskicileri, sahafları ve cafeleri önündeki masalarda insanlar günlük meşgulietlerinde. Mevsimsel sakinlik sokağa yansımış. Gölgeye sığınmış semtin hayvanları uykuda. 

  Evvel Zaman İçinde'nin tabelasını göremeyince üzüldüm. Dükkan sahibi iki yıl önce devraldıklarını söyledi. Gülümser hanım güneyde bir sahil kentine yerleşmiş. İki yıl ne çabuk geçmiş, dükkan değişmiş, masalsılığını yitirmiş. Çekmecelerdeki eldivenler Munganın öyküsünü hatırlattı, askıdaki çocuk elbiseleri de eski zaman giysilerini. Biblolar, şapkalar, objeler, şeylerin dünyası işte. Dükkandan çıkarak ana sokağa doğru yürüdüm. Ayazmayı ziyaret edemedim kapalıydı, sadece pazarları açıkmış artık.
   

Nail Kitabevinin önünde bir kaç masa ve sohbet eden insanlar. Berber Muzafferin dükkanıydı eskiden. Eski bir sarı renk kalmış aklımda, diğer görüntüler silik denecek bir hayal. Dıştan görünüşü ilgi çekici oldum olası severim bu köşe binaları. Cephesinin genişliği, bakış açısının ayraçlığımı desem, cumbalar evet onları hatırlattığı için belki de. İki sokağın tam birleşim noktası. Restore edildikten sonra çekiciliği artmış. 

Giriş küçük olmasına rağmen iyi bir mimarın elinden çıktığı belli bir şekilde restore edilmiş. Raflardaki kitaplar, köşeye konuşlandırılmış bir küçük cafe, merdiven aralığı, diğer sokağa açılan kapı harika. Raflara yerleştirilen kitaplar bir ferah. Kitapların eziyet çektiği birer meta haline geldiği yerlerden değil. Üst kata çıkan merdivenlerin duvarlarında bronz baskılarla yazarların siluetleri var. Pek başarılı olmasada ilginç. Birinci kat favorim oldu köşedeki üç pencereli oval cumbanın sediri harika. Duvara monteli raflara misafir edilmiş yazarların kitaplarına bayıldım. Ortadaki masanın üzerinde üstüste yerleştirilmeyi, ya da okurlarını bekleyen kitaplar doluydu. Katın yan pencerelerinin önündeki kırmızı kadifeden berjerler eline kitabı alıp, sayfaların arasında kaybolacak okurları bekliyordu. Tüm köşeler, raflardaki kitaplar, pencereler tatlı bir rüzgarın meltemiyle havalanıyordu. Sokağın bir tarafındaki Çınarın ve diğer tarafındaki Ihlamurun yapraklarının marifetiydi. Bir üst kat toplantı odası ve çalışmalar için düşünülmüş sanırım. Şu an büro olarak kullanılıyor.
 
İki saate yakın bir süre bu kitabevinde olmanın enerjisi muhteşemdi. Okuma ve yazma, pencereden dışarıda akıp giden hayata bakış. İyota karışan yaprakların meltemiyle nefes almak. İyi ki varsın Kuzguncuk deditti bana. Butik kitabevi olarak açılan Nail Kitabevi kurucularına tebrikler. Kuzguncuğa ve Kitapevi tutkunlarına yakışan bir mekan olmuş. 
 Yolunuz düşerse uğramadan geçmeyin derim.

Nurten Yurt

1 yorum :

  1. yazıyı okurken kafamda mirkelam'ın hatıralar şarkısı çalıyordu. şarkı da, yazı da çok güzeldi :)

    YanıtlaSil