Images

Dünya Öykü Günü


Bu seneki Dünya Öykü Gününü, Heybeliada Halk Kütüphanesi girişiminin desteği ve yazar Ayşe Sarısayının emeğiyle sıcacık bir atmosferi olan Heybeliada Ruhban Okulunda kutladık. Okulun heybetli yapısından içeri girdiğimizde Semih Poroy’un çizdiği karikatür resimleri ile Türk Edebiyatının öykücüleri karşıladı. Solo keman müziği eşliğinde, okulun giriş katındaki eski sınıfları gezdik.

Etkinlik Ayşe Sarısayın ve Serenad Demirhanın Heybeliada Halk Kütüphanesinin ada halkının katkılarıyla bu günkü haline getirilmesi çalışmalarının sunumuyla başladı. Ayşe Sarısayın yazar Kriton Dinçmen’in Tanrı ve Adam anlatısından adada bir kış gününü okuyarak, adadaki yalnızlığın bu kış günü beklenmedik kalabalık ile çoğalması sevincini paylaştı. Katılım beklenenden fazlaydı, edebiyatseverler için salondaki sandalyelerde yer kalmamış, halıların üzerine oturarak dinliyorlardı.

Bu seneki öykü bildirisi Murathan Mungan’dandı. Yazarın an adlı öyküsü okundu. en kısa hikâye parçasına an denir. Bazı anlar bütün yaşamımızı belirler. Bütün yaşamımız dediğimizde o birkaç ana bakar aslında. Bu yüzden de yıllar sonra en çok hatırladığımız anlardır. Gerisi bulanıktır. Geçmişi an lar berraklaştırır. Niye hikâye yazıyorum sanıyorsunuz?
                         
Bildirgeden bazı satır başları: “Kim olursak olalım, nerede ve nasıl yaşarsak yaşayalım, hepimizin bir tek hayatı vardır. Herkesin ömrüne mühürlenmiş tek bir hayatı. Edebiyat ve sanat, bizi o biricik olan hayatımızın dışına çıkararak bize başka hayatların ve varoluşların kapılarını açar, bizimkine benzeyen ve benzemeyen öykülerle tanıştırır. Bizi başkalarının yerine geçirerek çoğaltır, ruhumuzu, aklımızı, iç dünyamızı zenginleştirir. İster varoluşun ontolojik sorunlarıyla boğuşsun, ister insan ilişkilerini ya da sınıf mücadelesini konu edinsin, edebiyatın kendisi özünde bir hakikat ve adalet arayışıdır. En ümitsiz, nihilist, kara ruhlu yazarın kaleminde saklanmış bir gelecek tasavvuru, bir yarın ümidi vardır. Öykü bir edebiyat kıymetidir. Benim için iyi bir edebiyat okuru aynı zamanda öykü seven okur demektir. Konusunu iyi bildiğimiz, kişilerini tanıdığımız öyküleri yeniden dönüp okuma isteğimizde o büyüyü yeniden yaşamak arzusu yatar. O büyünün içinde pek çok şey vardır. Dilin lezzeti, sözün derinliği, yaratılan atmosferin etkisi, ayrıntıların gücü, metnin su geçirmez dokusu, hayal gücümüzü kışkırtan tasarlanmış boşluklar ya da sessizlikler, okurun algı sahasına bırakılmış, her okuyuşta yeniden anlamlandırabileceği ip uçları.. Kuşkusuz bu çeşit iyi bir öykünün tadına gündem takipçisi kitap tüketicileri değil, has edebiyat okurları varır Başkalarını tanıdıkça yabancı dediklerimize, öteki, hatta düşman bildiklerimize karşı duyduğumuz korkuları yeneriz. Edebiyat, dünyayı farklılıkların zenginliğinde, benzerliklerin ortaklığında buluşturup yeryüzünün dört bir yanına dağılmış insanları birbiriyle kaynaştırır. İyi edebiyat bize iç görü kazandırırken zevkimizi inceltir, ruhumuzu soylulaştırır. Öykünün geleceği sözün geleceğidir. Dünyanın neresinde olursa olsun, sözü, meselesi, estetik kaygıları olan edebiyat, insanın aklını, ruhunu zenginleştirmeyi, içini güçlendirmeyi, her tür karanlığına direndiği dünyayı güzelleştirmeyi ve okuruna ancak iyi edebiyatın verebileceği hazzı vermeyi sürdürecektir. . Dilerim ülkemin öykücülüğünde de yakın ve uzak tarihimizin gömülü kalmış hikâyeleri, sırları, yeterince dillendirilmemiş gerçekleri, seslendirilmemiş hayatları, yasak bilinmiş aşkları bundan böyle daha çok yerini alır. Öykücülüğümüzün köklü geleneğini bugüne bağlayan köprüde pek çok yazarın adı, yıldızı ışıyor. Geçmişten günümüze öyküleriyle elimizden tutan öncüleri, ustaları, zamanında kadri bilinmemiş kıymetleri şükranla anıyor, edebiyatın öykü takımadasında yıldızı parlayan genç öykücüleri dostlukla selamlıyorum.
Munganın bildirgesinden sonra konuk yazarlarımız söz alarak, Sait Faik, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Zeyyat Selimoğlu, Nezihe Meriç, Melisa Gürpınar’ı andı.

Yasemin Yazıcı’nın Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın evi ile ilgili bir anısı: Hayatımızın bitiminde geride kalanlara sorarlar nasıl bilirsiniz? Cemaat yanıtlar. “İyi biliriz” Gerçekte birbirimizi nasıl biliriz? Üstelik ölen bir edebiyatçıysa onu bilmek gerçekte edebiyatını anlamaktır. Bu konuşmayı yapmam istendiğinde iç sesimle bu soruyu sordum kendime. Sonra gözlerimin önünde bir ada gezintisinden kalan eski resimler canlandı. Uzun zaman önce yirmili yaşlarımın başında iken bir gezinti yaparken şimdilerde müze olan H. Rahmi Gürpınar’ın evine gitmiştik. Kimsesiz yıllara dayanamamış, yıkık dökük ayakta zor duran eski bir ev, viran bahçesiyle beni çok şaşırtmıştı. Hatırlıyorum da Yazarın hayaletini görmek isteğiyle, merakla çatlak, tozdan puslu camlarından bakmıştım. İçerisi ürkütücü denli bakımsızdı. Bizim kuşağın okulda unuttuğu yazarlarındandı. Çocukluğumuzda okuduğumuz birkaç romanın çoğunlukla okulda ev ödevi olarak verilmiş okuma parçalarının yazarı H Rahmi Gürpınar’ın evinin bahçesindeydik. Çok gençtik. Kendisinden bir iz ararcasına dolaşıyorduk bahçesinde. Adanın tenha bir mevsimiydi, bu yüzden çoğu evin yüzü örtüktü. Bahçeleri ıssızdı. H. Rahmi Gürpınar’ın evi de terkedilmiş metruk evlerden biriydi. Çoktandır camsızdı üstelik. Edebiyat tarihimizde birçok yazara yol açmış bir edebiyatçının eviydi. Sakladığı o edebi ruh, şimdinin duyarsızlığında örselenmişti çoktandır. Bakışlarımızla onu incitiyorduk belki de. Sonra çıktık, yolumuza devam ettik. Uzun bir yürüyüşse hayat, bizde adımlarımızın seslerine, hayal dolu sözcüklerimizi karıştırıp gidiyorduk gençliğimizle. Öylesine, kimi zaman dikkatli çoğu zaman dikkatsizce.

Nemika Tuğcu, Sezer Ateş Ayvaz, Nursel Duruel, Yasemin Yazıcı, Adil İzci, Birsen Ferahlı, Leyla Ruhan Okyay’da sırayla söz alıp Edebiyatımızda adanın yeri ve adalı yazarlarımızın hayatları, kısa öyküleri ile paylaşımda bulundular.

Günün gecesinde Özge Canın ağırlığı vardı üzerimizde adaya gelirken. Adanın erken açmış bahar çiçekleri, çam kokusuna karışan mimozalar hafifletemedi. Kalabalık öykü gününde Dosteyevskinin “ Özgürlük bir insanın dokunamayacağı kadar sıcak bir alevdir. Eline aldığın ilk anda onu başka bir insana, bir ideolojiye, bir dine vermek istersin” sözüyle ve anılan birçok yazarın sözleri ile acımızı paylaştık.   “Her şeye rağmen insanlık için, insan için ve insan olmak için edebiyat!”
Nurten Yurt

0 yorum :