Roman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Images

Kelimeler Arasında

Romanların ritmi; kurgulanan sözcükler ve anlatılan hikayenin biçiminin haricinde bir de noktalama işaretleri var.

Chicagolu sanatçı Nicholas Rougeux, “Between the Words” (Kelimeler Arasında) adlı çalışmasında 10 klasik romanın kelimelerini siliyor. Böylece geriye bir noktalama işaretleri şeması çıkıyor. Sanatçı çalışmasını “ünlü edebi eserlerdeki noktalama işaretlerinin görsel ritmine dair bir keşif” olarak tanımlıyor.
 Rougex' ın çalışması on ünlü roman.
1- Alice Harikalar Diyarında -Lewis Carroll

2-Moby Dick- Herman Melville


Images

Mr Dallowey

 Virginia Woolf romanlarında, bilinç akışı anlatım tekniği ile ünlü olmuştur. Hayatı gördüğü ve anladığı gibi takdim edebileceği bir üslubu kullanmıştır.

 Bilinç akımı tekniğini romanlarında kullanan yazarlar, insanın varoluş anlamını dış dünyadan daha çok insanın aklında bulunabileceğini varsaymaktalar. Bu roman tekniğinde betimlenen düşünceler ve duygular genellikle hiçbir mantıksal düzene sahip değildir ve serbest psikolojik çağrışımlarla doludur. Yazar, insan ruhunun sınırsız derinliklerinde dolaşır.

 Roman karakterlerinin duygu ve düşünceleri aktarılırken dış zaman ve mantığa bağımlılık aranmaz. Geçmiş zamanın hatıraları, çağrışımlara bağlı olarak, birbiriyle kopuk ve bağlantısız olay, duygu ve düşünceler dağınık bir biçimde sergilenir.

 Mr Dalloweydeki beş karakter, roman da diğer kişilerin önündedir; çünkü okuyuculara düşüncelerini kendi kendilerine yaptıkları monologlarla ve karşılıklı konuşmalarla iletirler. Bu beş karakter birbirleriyle ortak merkezli bir hareket içindedirler. Bir grupta Mrs Dalloway, Peter Walsh ve Richard Dalloway, diğer grupta Septimus Warren Smith ve Rezia vardır. Bu grupların her birinin çevresinde önemi ikinci derecede olan roman karakterlerinin oluşturduğu bir halka vardır. Bunlar Sally Seton, Lady Bruton, Doris Kilman, Hugh Whitbread ve Clarissa Dalloway’in çevresindeki Elizabeth Dalloway, Septimus Smith’in çevresindeki Sir William Bradshaw ve Dr. Holmes gibi kişiler halkası vardır.
Images

Ruhun Kuytusunda


 Ruhun Kuytusunda ücra bir dağ tepesinde yıllar yılı amcalarının yaptığı işi devralıp Yahudi şehitliğinin bekçiliğini yapan iki kardeşin, Amalia ve Gad'ın hikâyesini anlatıyor. Kar fırtınalarıyla geçen uzun kış mevsimleri onları aşağıdaki dünyadan, ait oldukları toplumdan ve geleneklerinden koparır; bu kopma iki kardeşin başlangıçta sağlam olan iradelerini ve inançlarını zayıflatır. Yalnızlık ve birbirlerine duydukları sevginin ağabey-kardeş sevgisini aşarak arzuya dönüşmesi, onları utanç, pişmanlık ve korkuyla dolu bir yola sürükler. Dış dünyayı kasıp kavuran salgın ve felaketlerden uzak bir sığınak olan evleri bir süre sonra Gad ve Amalia'nın kendi vicdanlarıyla boğuştukları bir hapishaneye dönüşüyor.

 Dış dünyadan şehitliği ziyarete gelenlerin beklentileri ve şehitliğe bakış açıları onları insanları sorgulamaya ve amcalarının kişiliğinde insanların bakış açılarını, hayata tutunuşlarını irdelemeye yöneltiyor.

 Karakterlerin iç dünyasını ve hapsoldukları çıkmazı geçmiş anıları ve şimdiki zamanı ustaca kurgulayan yazar, insan ruhundaki derin ikilemleri etkileyici bir dille anlatıyor. Aharon Appelfeld yaşadıklarını, yazdığı romanlarda ustaca kurgulayarak sunmuş okurlara.
Images

En iyi 100 giriş cümlesi


“Bir kitabın okuyucuyu ilk cümleden itibaren etkilemesi gibisi yoktur. Okuyucunun okuduğu ilk cümle, kitabın giriş cümlesi, o kitabın satmasını, kapanış cümlesi ise yazarın daha fazla okuyucu kazanmasını sağlar derler,” diyen sitenin “En iyi 100 giriş cümlesi” listesi aşağıda. Cümlelerin Türkçe çevirilerini okurlarımızın katkısıyla yerleştirmeye devam ediyoruz.
1.
J.D. Salinger Çavdar Tarlasında Çocuklar
"Anlatacaklarımı gerçekten dinleyecekseniz, herhalde önce nerede doğduğumu, rezil çocukluğumun nasıl geçtiğini, ben doğmadan önce annemle babamın nasıl tanıştıklarını, tüm o David Copperfield zırvalıklarını filan da bilmek istersiniz, ama ben pek anlatmak istemiyorum. Her şeyden önce, ben bu zımbırtılardan sıkılıyorum. Sonra, onlarla ilgili en ufak bir söz etsem, bizimkilere inmeler iner." (Coşkun Yerli'nin çevirisiyle)
2.
Leo Tolstoy Anna Karenina
"Mutlu aileler birbirlerine benzerler. Her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır." (Ergin Altay'ın çevirisiyle)
3.
Jane Austen Aşk ve Gurur
"Dünyaca kabul edilmiş bir gerçektir, hali vakti yerinde olan her bekar erkeğin mutlaka bir eşe ihtiyacı vardır." (Hamdi Koç'un çevirisiyle)
4.
Charles Dickens İki Şehrin Hikayesi
"Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, Aydınlık mevsimiydi, Karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana - sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece 'daha' sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi." (Meram Arvas'ın çevirisiyle)
5.
Virginia Woolf Bayan Dalloway
"Mrs. Dalloway çiçekleri kendi alacaktı." (Tomris Uyar'ın çevirisiyle)
6.
Anne Tyler Back When We Were Grownups (Yetişkin Olduğumuz Zamanlar)
7.
F.Scott- Fitzgerald Muhteşem Gatsby
"Toy çağımda bir öğüt vermişti babam, hala küpedir kulağıma. 'Ne zaman' demişti, 'birini tenkide davranacak olsan, hatırdan çıkarma, herkes senin imkanlarında gelmemiştir dünyaya!''" (Can Yücel'in çevirisiyle)
8.
Sylvia Plath Sırça Fanus
"Rosenberleri elektrikli sandalyede idam ettikleri yaz; garip, boğucu bir yazdı ve ben New York'ta ne aradığımı bilmiyordum." (Handan Saraç'ın çevirisiyle)

Images

Sayfalar Arasında


Bu yaşadıklarım gerçek değil diyorum, sayfalar arasındayım. Yazarın birinin yazdığı kurgu bir roman bu sadece. Aslında ilk sözcüklerle başlamıştı her şey. Sonra paragraflara dönüştü, paragraflarda sayfalara. Sayfalar bölümleri oluşturdu. Tuhaf kahramanlar dolaşır oldu, ortalıkta. Herkesin olma ihtimali vardı, bu sayfalar özgürce yaşam için yeterliydi aslında.

Sonra bir şeyler oldu, yazarın yaptığı bir hata bu galiba diye düşünüyordum. Bu kahramanların birbirlerine böylesine yabancılaşması ve birbirlerini yadsıması nereye götürür bu romanı. Mutlaka bir kurguyla akıllarını başlarına devşirecektir. Olay örgüsü, roman kurgusu derken ilerledim. Birbirinin üstüne kapanan sayfalarla roman anlamsızlaşmaya başladı gittikçe. Çıkmak istedim, birbiri üstüne gelen o cümlelerin anlamsızlaştığı sayfalardan. Çıkmaz sokaklara dönüştü girdiğim sayfalar. Silinsin istedim bütün o sayfalardaki yazılar, beceremedim. Üstüme üstüme gelen kahramanlar gittikçe yabancılaşmaya başladı. Yabancılaşmaktan öte düşman olmuşlardı. Anlam aramaya çalışıyordum, bütün o anlamsız sayfalar boyunca.
Images

Deli Duman


  İsmini sevdim önce, okuduktan sonra dilini, samimiyetini gerçekçiliğini. Zaman ne de güzel girmişti o sayfaların arasına o güzel imgelerle. Romandan yansıyan gerçeklik öyle dokundu ki, bu kuşak için duyduğum tüm endişelerimi alıp götürdü. Böyleydik işte biz yıkılan yıkıntıların üzerine kurduğumuz yaşamlarla, yolda durup, eksiklerimizi tamamlamaya çalışırken tüm yanlışlara rağmen sevgimizle.

  Bizim dumanlarımız çok daha koyu ve acıydı. İki mavinin arasına hapsedilen bir zihinle, yaşamak ve ne olduğunu anlamaya çalışmak. Darbelerle gelen ölümler, taranan insanlar akan kan. Yanan bir boğaz, gökyüzünü kaplayan katran karası duman. Yanan sayfaların dumanını soluduk günlerce, yazılamayan romanları, demir parmaklar arasındaki kalemleri. Birbirimizin yüzüne bakamaz olduk, bir maşrapanın içine hapsedilen su misali. Zamanında yazılamayan, yazılsa da anlaşılamayan romanlarımız vardı.

  Edebiyatın bu güzel yansıması ve her şeye rağmen devamlılığı umut verici nesil için. Bu güzel romanı herkes okumalı, saatini ona göre ayarlamalı diyorum.

  Romanın karakterlerinden isimlerine öyle güzel bir kurgusu var ki, son sayfayı kapattığınızda evet diyorsunuz. İçinde olduğumuz tam da bu sayfalar, iyi okumalar.

Nurten Yurt
Images

Merkezi Belirsiz Romanlar


Edebiyat tarihi, anlamı kendini az bir çabayla ele veren, kendini okuyucuya kolayca açan romanlarla doludur.Önceden belirlenmiş ve kolayca açığa çıkan bu anlama Pamuk "merkez" der ve büyük romanların güçlerini bu merkezin belirsizliğinden aldığını iddia eder. Moby Dick, Ana Karenina veya Karamazov Kardeşler gibi baş yapıtlarda yazarlar, merkez denen bu hayati noktayı sürekli gizli tutarak, açığa çıkmasını erteleyerek yada her yeni anlam katmanıyla birlikte bu merkezi başka bir düzleme taşıyarak ortaya şiirsel bir yoğunluğu ve derinliği olan metinler çıkarırılar.

Saf ve Düşünceli Romancı adını verdiği Norton dersleri kitabında Pamuk bu merkez fikrine ve merkezi belirsiz büyük romanlara bütün bir bölüm ayırmıştı;

"Bir romanda merkezin yerinin belirsizliği kötü bir şey değil,tam tersine, okur olarak aradığımız, istediğimiz bir niteliktir" Merkezin yeri çok belirgin, ışığı çok kuvvetliyse, romanın anlamı hemen çıkar ortaya, okuma zevki de bir tekrara dönüşür. Basmakalıp romanları, bilimkurgu romanlarını, dedektif romanlarını, tarihsel fantezileri, aşk romanlarını okurken bu türden bir merkez arayışında olmayız.

Pamuk'a göre "en büyük, en kontrollü ve planlı romancılar bile yazdıkları romanların 'merkezi' hakkındaki fikirlerini ancak romanı yazarken" oluştururlar. Genel bir hikayeden ya da bir kaç küçük ayrıntıdan yola çıkan yazar, kendi romanının merkezini onu yazdıkça keşfeder- tıpkı bu merkezi romanı okudukça keşfeden okuyucu gibi; büyük romanların merkezi, bu romanlar yazıldıkça yada okundukça yer değiştirir. Faulkner'ın birbirine paralel akan iki novelladan meydana gelen Yaban Palmiyeleri adlı romanını bu belirsiz merkez fikrine örnek verebiliriz. 20.yüzyılda yazılmış ve "romanda merkez" üzerine okuyucuya yeni sorular sordurtan diğer romanlar;  
Images

Galiz Kahraman

 
Thyke 12’nin Mayıs kitabı İhsan Oktay Anar’ın son romanı Galiz Kahraman olunca pek bir sevinmiştim. Yazarın romanlarında kullandığı dil ve kurguladığı fantastik dünya benim için pek bir zevklidir. Metinler arasılığı, sözcükler arasılığa taşıyan yazar bu kez sözcüklerini yaşadığımız çağdan alınca kahraman pek bir hafif kalmış. Lakin kitapta ilerleyip kahramanın yazarlık için yaptıklarına gelince, kurgu değişip, son sayfadaki sözcüklerle her düşün, düşündüğüne ve düşündürttüğüne geliyor nokta. Doğu hikâyelerinin kıssasından hissesi boyutundan bakınca, insanın robot olarak kalası geliyor.

Grubun diğer üyeleri ilk defa Anar okudukları için pek bir şey anlamadıklarını söylediler. Cümlelerin uzunluğundan, kavramlardaki kargaşadan bahsettiler. Romandan zevk almanın farklı olduğundan dem vurdular. Yazarın kalıcılığından bahsedildi. Prost’un sözcüklerindeki anlamların insan ruhundaki vurgularından, düşündürdüklerinden. Kayıp Zamanın İzinde serisi yüzyıllar sonra sözcükleriyle seslenebiliyorsa benliğimize, Anarın yapıtları gelecek yüzyıldaki okura seslenebilecek miydi? Kulvar farklı, insanda farklı olduğu sürece sesleneceğine inanıyorum. Anarın romancılığı ki, bu romanında açıkça anlatmıştır, kendi seçtiği yol ve kendine göre sözcükleri olan yazarın oldukça iyi bir okuyucu kitlesi var.

İlk romanı Puslu Kıtalar Atlası ile on dokuz yıl önce kurguladığı dünya, zamanın oldukça ötesi bin sekiz yüzlü yıllar. Osmanlıca, Antikite, Felsefe ve Bilimle beslenmiş hayal gücünün kullandığı dil ile bazı sözcükleri anlayamayan okuru, kurguladığı hikâyelerin mübalağalığıyla sürükleyen bir yazar. Bazı kesimlerin Türkiye’nin Tokieni benzetmesini hak eden yazarın yaratıcılığı Kitab-ul Hiyel’deki çizimlerle zirve yapmıştır. Romanları; tarihi- fantastik tür dediklerinden. Anar’ın iki bin beş yılında çıkan kitabı Amat iki bin dokuz yılımda Erdal Öz Edebiyat ödülü almıştır.
Images

Kinyas ile Kayra


Kitabın dokusuna uygun, izbe, salaş ve ürkütücü bir bar ortamında buluşmamızı önermemize rağmen, kitaptaki nahoş olayları daha fazla kaldıramayan arkadaşımız, gruba kırmızı süitin huzurlu ve rahat koltuklarını ayarlamıştı. Anneler günü nedeniyle ilk kez Cumartesi öğleden sonra buluştu grubumuz. Hoş sohbetten sonra ilk işimiz kitap sahibi Oytun arkadaşımızı kutladık. Bir yıldır azimle bahsettiği, Kinyas ve Kayra’yı seçiminden dolayı. Hakan Günday adlı genç bir yazarın ilk kitabıydı. Son kitabı da bu günlerde çıkmış ve en çok okunanlar listesinde yer alıyordu. Hakan Günday’ın hayatı ve kitaplarından sonra sıra Kinyas ve Kayraya gelmişti.

Karakterlerden ortak olarak nefret edilmişti. Kayra tutarlı, Kinyas ise tamamen dönek bir tavır izlemişti. Ailelerden bahsedilene kadar aynı kişi olduklarına inanan bir üyemiz, şaşırdığını söylüyordu. Yer altı edebiyatı diye adlandıramayacağımız ona yakın bir çizgideydi. Gençlerden oluşan bir okur kitlesi vardı Günday’ın. Bir Büyükelçi oğlu olması, romandaki uzak kıtaları tanımasında, karakterlerin kişiliklerinde yardımcı olmuş görünüyordu. Toplumun ortak değerlerini reddedip, dışta belki de en uç çizgide yaşayan karakterler, Afrika kıtasında ve dünyanın bir çok yerinde acımasızca suç işlerken Türkiye ye gelince süt dökmüş kediye dönüyorlardı. Bunu sorduk birbirimize, ailenin önemini tartıştık. Kinyas’ın yaşadığı onca şeye rağmen, yaşamı seçmesini beğenmedik nedense. Kitabın sonu çoğumuzda hayal kırıklığı yaratmış, kitap kapağına takılıp kalanımız bile varmış.
Images

Kara Kitap'tan Köşe Yazarlarına Tavsiyeler ( Adli, Bahti ve Cemali'den)




1-C Yalnızca okuma keyfi için yazmak köşe yazarını açık denizde pusulasız bırakır.

2. B Ama köşe yazarı ne Ezoptur,ne de Mevlânâ. Hisse hep kıssadan çıkar, kıssa hisseden değil.

3. C Okuyucunun zekâsına göre değil, kendi zekâna yaz.

4. A pusula hikâyedir.

5. C Tarihimizin ve mezarlıklarımızın esrarına girmeden ne bizden söz etmek mümkündür nede Doğu’dan.

6. B Doğu-Batı konusunda anahtar Sakallı Arif’in şu sözünde gizlidir:”Doğu’ya giden sessiz gemide Batı’ya bakan ah siz talihsizler!”

7. A-B-C Kendine atasözü, deyim, fıkra, latife, mısra, özdeyiş güldesteleri edin.

8. C Konunu seçtikten sonra yazını taçlandıracak uygun özdeyişi aramazsın, özdeyişi seçtikten sonra bu tacın altına gidecek uygun konuyu ararsın.

9. A İlk cümleni bulmadan yazı masasına oturma.

10. C Samimi bir inancın olsun.

Images

Tıkanma


Eğer bunu okumaya niyetliyseniz vazgeçin. Bir kaç sayfa okuduktan sonra burada olmak istemeyeceksiniz. Bu yüzden unutun gitsin . Gidin buradan. Hala tek parçayken hemen kaçın. Kitabın ilk sayfasında yazarın ilk sözleri bunlar. Kitapta ilerledikçe gerçekten yaşıyorsunuz bunları, çağın insanının geldiği en uç noktayı anlatıyor. Kahramanın yaşadığı hayat hem çok uzak hem de bilinmedik bir şekilde yakın gelebiliyor size.

İnsanın varoluşundan bu yana yolculuğunu izliyorsunuz. Amerikan Rüyasının arka sokaklarında buluyorsunuz kendinizi. Annelerin evlatlarına yapabileceklerini tanrının evlatları ile sorgulatıyor.
Images

Dönüşüm

Kafka'nın Dönüşüm adlı kitabıydı bu ay ki kitabımız. Thyke 12 olarak altı kişi Kadıköy Balon Cafe de buluştuk. Pırıl pırıl bir güneş ve mavi gökyüzü altında, denizin kokusunu soluyarak paylaştık kitabı.

Images

Lizbon'a gece treni

Son zamanlarda zevkle okuduğum, okurken bitmesin diye araya başka kitaplar sıkıştırdığım, kelimelerin kuyumcusu sözcüğünü yakalayabileceğiniz bir kitap Lizbon’a Gece Treni. Pascal Mercier takma adıyla basılan kitabın yazarı Berlin’de felsefe profesörü olan Peter Bieri. Yazarın bundan ayrı basılmış dört kitabı daha var.

Yazar kitabın başın da Montaigne’inin Denemeler ’in den ve Fernando Pessoa’nın Huzursuzluğun Kitabından kısa bir alıntıya yer vererek okura ipucu vermiş. Severim böyle kitapları, kitapta ilerlerken zihnimdeki o ışığı yaktığından olsa gerek tanıdık gelir kelimeler. Kitabın kahramanı Gregorius elliyedi yaşında bir dilbilimci, kırk iki yıl önce öğrenci olarak girdiği okula, dört yıl sonra öğretmen olarak başlıyor ve devam ediyor. Konusunda uzman olan hoca Mundus olarak anılıyor, çekemeyen meslektaşları, papirüs olarak tanıyor. Yazarın bu kelime oyunları okuma zevkini körüklüyor ki, yağmurlu bir sabahta köprünün ortasında bir kadın çıkıyor karşısına ve Mundusun alnına kalemle unutmaması gereken bir numara yazıyor. Kahramanın kurgusu bile müthiş, sonrası bir sahaftan aldığı bir romanın yazarının hayatına uzanan bir yolculuk üzerine. Yazarın hayatında yer alan kişilerle zaman zaman kendi hayatıyla bağlantılar kurup öyle tanımlamalar yapmış ki sözcüklerin kuyumcusu sözünü hak etmiş. Felsefenin insan hayatındaki yerini, Dilbilimin ne olduğu insanları nasıl etkilediğini kurguyla çok iyi bağlamış.

Bunlar benim görüşlerim, gruptaki arkadaşlarla paylaşımımızda, Felsefenin roman içine sıkıştırılmasını beğenmeyenler oldu. Kitabın karakterlerinin çokluğundan yakınıp kim kimdi, anlayamadım tekrar başa döndüm dediler. Kitap ancak tatil zamanı okunacak, yoksa günlük hayatın koşuşmasında tadına varılmıyor diyenler oldu. Çok güzel bir yolculuk kitabı olarak adlandırıldı. Gecenin sonuna doğru dört arkadaşımızın da paylaştığı bir şey dikkatimi çekti, babalarının onlara yazdığı mektup, son iletişimleri, babaları hay atta olan arkadaşımızın babasının çocuğuyla olan iletişimi. Bu güzel geceyi bize hazırlayan arkadaşımız Sezen’e, gecenin karanlığını aydınlatmak için erguvan ağacına ışık sistemi takan arkadaşımıza, teşekkürlerimi iletiyorum.
“Her birimiz birden çok kişiyiz, pek çoğuz, ifrat sayıda kendimiziz. Bu yüzden, çevresini küçümseyen kişiyle o çevreden zevk alan ya da onun yüzünden üzülen kişi aynı değildir. Varlığımızın engin sömürgesinde farklı düşünen ve farklı hisseden pek çok türde insan vardır.” ( Huzursuzluğun Kitabı)
“Hepimiz küçük parçalardan oluşuruz, bu parçalar öyle şekilsiz, öyle farklıdırlar ki birbirlerinden, her biri her an canının istediğini yapar; bu yüzden kendimizle kendimiz arasındaki farklılıklar, kendimizle başkaları arasındaki kadardır. ( Denemeler- Montaigne)
“ Ben hala oradayım, zamandaki o uzak yerde, oradan hiç ayrılmadım, şimdiki zamanın içine yayılmış yaşıyorum, ya da onun dışına. Zamanı öne sürüklemiş olan binlerce değişiklik, hissetmenin bu zaman dışı mevcudiyeti ile ölçüldüğünde, bir rüya gibi geçici ve gerçekdışılar.” ( Kitabın içindeki kitabın yazarı Prado’dan)

Nurten Yurt
Images

Edebiyat Ölmelidir!

CNN Türk ekranlarında yayınlanan "Aykırı Sorular" programını hazırlayıp sunan televizyoncu ve yazar Enver Aysever'in yeni kitabı Pazartesi günü raflardaki yerini aldı.
İki ciltten oluşan "Nasıl Yazar Olunur?" ve "Edebiyat Ölmelidir" kitapları yazı yazmak ve yazarlık üzerine konuları işliyor.
Enver Aysever yeni kitabıyla ilgili twitter sayfasında şunları söyledi:
"Bir yazar için her yeni yapıt biraz olum biraz diriliştir. Pazartesi günü yeni iki kitapla okurla buluşacağız. Yazmak, okumak, yazarlık üstüne. "Nasıl Yazar Olunur?" ve "Edebiyat Ölmelidir" iki cilt olarak yayınlanıyor. Yazmak, okumak, yazarlık üstüNE
Images

Ulysses için kutlama


James Joyce‘un destansı romanı Ulysses için dünya çapında düzenlenen Bloomsday kutlamaları, bu yıl Google’ın katkısıyla tüm yerküreye yayıldı.

James Joyce’un efsanevi romanı Ulysses için 1954′ten bu yana her yıl 16 Haziran’da düzenlenen kutlamalar, bu yıl en az romanın kendisi kadar “şaşırtıcı” oldu. Efsanevi roman, teknolojinin katkısıyla bu yıl ilk kez güneşi izleyen bir yönde, dünyanın 25 kentinde baştan sona İngilizce okundu. Türkçeye iki çeviriyle kazandırılmasına karşın Ulysses‘in okunduğu ülkeler arasında Türkiye yer almadı.

1954 yılından bu yana Ulysses romanının geçtiği gün olan 16 Haziran’da her yıl dünyanın belli başlı kentlerinde edebiyatseverler, romanın başkahramanı Leopold Bloom’un adına atfen Bloomsday’i kutluyor. Bir Dublin sabahı deniz kıyısındaki bir kulede başlayan roman Leopold Bloom ve Nora Barnacle’nin Dublin’in güney kesimlerinde gezisiyle sürüyor ve bir günlük bir zaman diliminde geçiyor. En büyük kutlamaların yapıldığı Dublin’de Joyce hayranları, her yıl roman kahramanlarının rotasını izleyerek yürüyüş yapıyor. Edebiyat dernek ve kulüplerinde romandan pasajlar okunurken kutlamalar birçok mekâna yayılıyor.

Google, bu yıl Bloomsday kutlamalarına katkıda bulundu. Bu nedenle iki güne yayılan kutlamalarda Leopold Bloom ve Nora Barnacle’ın Dublin’i aylak aylak dolaştıkları saatlerde dünyanın 25 kentinde video konferans hizmeti olan “Google+ hangout” aracılığıyla romandan pasajlar İngilizce seslendirildi.

Yeni Zelanda’dan itibaren güneşi izleyen biçimde Melburn, Sidney, Tokyo, Beijing, Şangay, Singapur, Moskova, Pula, Zürih, Trieste, Edinburg, Bangor, Dublin, Cork, Londra, Sao Paulo, Santa Maria, New York, Boston, Chicago, Ottava, Montreal, Toronto ve San Fransisco’da okunan parçalar internet üzerinden dünyanın dört bir yanında izlenebildi.

Google İrlanda birimi yetkilisi Sophie Walsh konuya ilişkin açıklamasında Ulysses‘in dünyada ilk kez değişik zaman dilimleri ve değişik ülkelerde baştan sona okunmasının çok heyecan verici bir etkinlik olduğunu bildirdi.

Kaynak: Ankara Haber Ajansı (17 Haziran 2013)
Images

Çivisi çıkmış dünya

                         
Tabi ki bir kitap adı, Amin Maalouf’un 2009’da Y.K.Y larından çıkmış bir kitabı. Ülkemde son günlerde yaşanan olayları seyrettiğimde aklıma sürekli gelen kitap. Yazarın diğer kitapları gibi değil, çoğu okuyucu için sıkıcı gelebilir. Kahramanları Amerika, İngiltere, Ortadoğu Ülkeleri ve Türkiye. Yakın tarihte küresel siyasi ayarların, Ortadoğu’da hangi ülke üzerinde nasıl uygulandığını bir çok örneğiyle göstermiş.


Aldatıcı zaferler, Yoldan çıkmış meşrutiyetler ve Hayali gerçeklikler diye üç bölümden oluşuyor kitap. Dünya siyasi tarihi ile ilgili bilginiz, yakın tarihle sınırlı değilse bakış açınız oldukça genişliyor, kitabın içinde ilerlerken sıkıcı paragrafları görmezden gelebiliyorsunuz. Bazen bunlar çoğumuzun bildiği şeyler deyip tekrara düşebiliyorsunuz. Kitaptan bir bölümü paylaşıyorum burada
Images

ŞARKINI SÖYLEDİĞİN ZAMAN


Şarkını söylediğin zaman, kitaba yaraşır bir isim olmuş gerçekten. Şarkılarımızın kısık sesle, çoğu zaman söyleyemeyip, boğazımıza yumruk gibi tıkandığı, sol anahtarının parçalanıp, notaların dağıldığı zamanların, anlatıldığı bir romana bundan daha güzel bir isim seçilemezdi kuşkusuz.

Thyke 12’nin Haziran ayı kitabı için Mihrimah’ta toplandık. Kalabalıktık her zamanki gibi, ilk toplantımıza henüz annesinin karnın da katılan minik üyemizde büyümüş, toplantıya gelmişti. İnci Aral hayranı arkadaşımız Filiz’in uzun anlatımlarıyla, başka yönlerini diğer kitaplarını, ilginç tesadüfleri öğrendik.
Images

Tutunamayanlar


Ne olurdu biraz daha tutun saydın hayata, yazsaydın ruhumuzu da öyle ayrılsaydın aramızdan. Gerçi bir yandan da iyi oldu erkenden gittiğin, senden sonra neler yaşadık bir bilsen, biri çıkageldi bize çağ atlattı. Biz farklı yönlere baktığımızdan olacak farklı çağlara doğru atladık her hal, her şey bi karıştı ki sorma. İnsanlarımız artık senin zamanında ki kadar bile düşünmüyor, kullanmadığımız organı sarıp sarmaladık ki değeri biline..